
Kahretsin, dünyanın en berbat şarkısını çalıyorlardı
Oysa bir İran radyosu dinlerken tek arzum anlaşılır olduğuma inandırılmaktı
Belki yoldan geçer arka kapakları paslanmış beyaz bir kamyonet
Tan yeri ağarmadan yetiştirilmek üzere yola çıkarılır bir avret
Kalk Hacer, at şu elindeki taşı, haccet!
Sahra, Sara ve sara
Salınarak çeşmeye gelen bir genç kızdır şu kıvrak fırtına
Kumları savurdu üstümüze
Taş yağdı gökten üstümüze
Yanlış yere attın taşı Hacer
Bak örnek al çölün nefesinden
Üzgünüz yetişemedik sana
Çağımızın taşlananı olmakla yetindik biz
Sen taş atacak kimi buldun etrafında?
Emanet edildiğin yerden kovulanlarız biz
Biz yoktuk orada, Varlık ise tümüyle orada.
Biz Güneşin saçlarından katarakt virüsü kapmamak adına yarışırcasına
Çarpışan metalik seslerin ve Sanayi devriminin varisi bir koku eşliğinde
Yol alıyorduk bir de rengiyle kefen olduğuna bilmem kaçıncı kez ikna eden bir kamyonetin kuyruk sokumunda
Hevesliydik Hacer, biz de Hacer olmaya niyetlendiydik bir ara
Elimize yüzümüze bulaştırdık yine
Taş yağdı üstümüze
Kıvılcımlar çıktığını göreceksin sürtünce kalbimi bir taşa
At beni Hacer, öznesi olamadığım bir eylemin özneden taraftar nesnesi kıl beni
Bu kamyonetin dışı Afganistan içi Sodom ve Gomora
Taş bile yağmıyor artık üstümüze
İnsan insanla cezalandırıldı ama taşın hakkından bir başka taş bu derece gelemiyor galiba
At beni Hacer, en azından Sahra’ya
Toprak olma onurunu bahşet bana
Sahi emanet edildiğin yerde kovuldu kovulan
Sen kimi taşlayacaksın ki bizden başka?
Sümeya Samıkıran
Bir yanıt bırakın