RÜVEYDA’YA NAZİRE
Gelen yüreğimdi sana güvercin misali
İçinde yüreğime sığmayan feza
Sen geçerken sürgün kanyonlarını
Ben bekledim umutla
Yorgundun, yanaştığında
Tozu alınmamış tahtıma..
Bin bir renkli hayaller demlerken sana
Bilmiyordum;
Hiçbir çığlığının yetim olmadığını aslında
Koşup geldin ya,
Yerin yokmuş yanımda…
***
Adlarımız haram amel sayfalarında
Hece hece kor olup düşse de dudaklarımıza
Adlarımız haram amel sayfalarında
Yazılamaz yan yana
Adımı söyleme, biliyorum
Rüveyda dediğin zaman
Anlıyorum ki banadır kelimeler,
Ama sustur çığlıklarını
Sakla damarlarında
Ki,
Başka bir hayal ikamet eder dualarında
***
Gözlerim yıldız değil şimdi
Kapkara bir umman ki
Akar üzerine..
Bilirim, bir depremdir bedenine
Bu rüya
Ama uyan!
Çözülmeyecek mühürlenmeyen mazi
Sil sende bıraktığım her izi
Durdur içinde bana koşan ne varsa
Yeri yok, zamansız bu sevda
***
Uslanmaz bir yürek taşıdığına dair
Yaygın bir kanaat var aynalarda
Ve baştanbaşa sen,
Kevserinle, gül kokan kalbinle
haramsın bana
Filiz vermez bu sevda…
***
Kitaplara sürdüğün lekeler
Sanma ki gözlerimden karadır
Doğrul eğildiğin yerden
Bu duruşun yüreğime yaradır
Ama durdur içinde bana koşan ne varsa
Anıların bir kambur ki sırtında
Ezemez hiçbir toynak
Boşuna hayal kurma…
***
Haklısın
Sular köpürmemeliydi
Kırılamamalıydı aşk tutanağında kalem
Ama ne çare..
Şimdi beni şerbet bilme
Ben zehirim, yudumladığın her dem
Geçmişin hesap sorar bu avare halinden
Hiçbir kâbus çekmez bu derdi yeryüzünde
Utanırım başımı semaya kaldırmaktan
Bu yüzden Rüveyda,
Gün boyu simsiyah bir hüzünde
Sen, her gece,
Yanlış notaya yazılmış bir güfte dilinde
Boşuna bekleme
Hiçbir inkılâp yargılatmaz hayalini içinde
***
Umut çiçeğiydi ellerim
Kıtalar arasından uzandı sana
Bilirim
Rüveyda dediğinde
Bir ok saplanır bağrına
Ama sustum artık
Kırılası ellerimde zulüm
Çıktım hayatından
Durdur içinde bana koşan ne varsa
Yeri yok, zamansız bu sevda
***
Varlığım ihanettir gönül bağında işlenen
Akıtır kanını en masum hayallerin
Yokluğum sükûnettir kuşatır evrenini
Varlığım ve yokluğum susması hayaletin
***
Artık eskisi gibi bakamam sana
Kirpiklerim onca yağmura rağmen
Leyl talihinde kara
Güneş bir anne gibi dururdu başucumda
Ki,
İçimde sana muhtaç bir çocuk
Korkardı karanlıkta..
Büyüdüm
Çektim bulutlardan kâkülümü
Şimdi saçlarım bahtımın karasında
Söyle, bu renklere layık mıydı Rüveyda?..
***
Senin tuvaline düşmez endamım
Saramam benliğini
Sen seni değil
Beni tanıma hiçbir mekanda
Çıkar ten kafesini
Durdur içinde bana koşan ne varsa
Yeri yok, zamansız bu sevda..
Dondu yüzümde çağları aşan gülüşüm
Oysa,
Çağın ordularına değil,
Kendine meydan okuman yeterliydi
Hayalet sokağında…
Şimdi hazan başlangıcıdır
Durdur içinde bana koşan ne varsa
Yeri yok, zamansız bu sevda
***
Yas vaktidir şimdi
Salası verildi yarattığımız düşlerin
Yıprandık artık
Kaçak , sokaklarda dolaşmaktan
Amansız bir ütopyaydı bu rüya
Lif lif çıkardım seni yâdımdan
Ki,
Önünde haksızlığın hesaba çekildiği,
Rüveyda’yı tanımayacağın mahşer,
Arkanda kare kare sonumuzu getiren
Hatırladıkça yanıp tutuştuğun resimler
***
Söyle, nasıl aşarım gurur dağlarımı
Sen bir katre hayalde boğulmuşken çöllerde
Nasıl giydiririm olmayan nihayetimizin tacını
Senin bileğinde hayaletin kelepçesi takılı
Yüreğinde bir fazlalık gibi nasıl yaşarım, söyle!
Bil ki, tahammülüm kalmadı
Sustur çığlıklarını
Bana değil,
Asırlardır hayal barınaklarında
Yanmış, pişmiş sancılarını…
Masal bitti, içi paramparça Rüveyda’nın
Gölgelerin ardına sığmaz kusurun
Kayıtsızca gülümsemek
Gözü açık gitmekten iyidir inan
Topla eriyen damlalarını
Sen, pervanesin ateşten bir hayale
Yakma gözlerimde kanatlarını…
Masal bitti, Anka kuşu beni bekliyor
Kalmamam gereken yeri sessizce terk ederim
Hatıra bırakamam bile derde sürgün ruhumu
“Mahzun bir derviş gibi boyun büker giderim..”
REYHAN YILMAZ